22 Şubat 2013 Cuma

adidas vigor 2

Son birkac yilda kosu sporunun yayginlasmasi ile beraber perakende ayakkabi saticilari raflardaki model sayisini artirdi. Saticilar bu talebe tepkiyi sadece model sayisini artirmakla degil fiyatlarda ciddi artislar yaparak da gosterdi. Sezon basinda profesyonel bir ayakkabi 300 liralari hatta ustunu gormeye basladi. 3-6 ay icinde antrenman omrunu tamamlayan bir ayakkabi, maliyeti cok dusuk bir spor diye ovundugumuz tezimizi de curutmeye basladi. 

Model sayilari artmaya basladi demis olsam bile Amerika ve Avrupa ulke vitrinlerindeki cesit sayisinin yanindan dahi gecemiyoruz. Yeni modelleri ise en erken 1 yil sonra begenimize sunuluyor ya da hic goremiyoruz secenekler icinde. 

Adidas Vigor 2 TR bunlardan biri, sadece internet sayfalarda gorebildigimiz Adidas'in trail kosu segmentinde urettigi hatta Vigor 3'u dahi cikardigi bir model. Adidas gibi bir buyuk marka sadece Kanadia modelini getiriyor Turkiye'ye. O da her magazada dahi bulunmuyor. Vigor 2'yi Amerika'ya giden bir arkadas getirdi. Magaza ya da internet satis kanalina gore, 45-60 dolara alinabiliyor. Takip edilebilecek indirim imkanlariyla 30 dolara dahi dusuyor fiyat bu modelde. Bizde ise Kanadia 4, 150-200 lira civarinda.



Yurt disi ya da internetden ayakkabi almanin en riskli yani ayaginiza uyup uymayacagi, hele ki burada benzeri olmayip herhangi bir magazada deneme imkani yoksa. Bereket benim ayaklar neutral olup numarasi dogru sectigimde hic sorun olmadi.

Gelelim detaylara. Adidas kanadia modellerinde de oldugu gibi, taban okce kisminda kucuk bir kuruk var ki, ozellikle okce basanlar icin ve yokus inislerde tutusu artiracagi kesin.
Topuktan one dogru kocaman adidas yazisi hem gorunum hem de farkli bir dizayn yaratilmis olmasi acisindan gorsel bir ayricalik. Renkler cok uyumlu.
Ayakkabinin dili deriz biz hani, dil uzerinde ki bantda acilan 3 kanal altindan bagciklari gecirerek, bagciklarin baglandiginda ayak kavrama daha iyi saglanabiliyor.
Farkli noktalardaki bagcik delikleri ayagin on kisminin kullanilmasiyla ayagin daha siki sarilmasi saglanabilir. Boylelikle ayagin ayakkabi icinde kaymasi onlenebilir. Tirnaklarin ayakkabiya surtunup morarmasini onleyebilecek onemli bir avantaj.
Bir trail ayakkabidan beklenen en onemli ozellik her turlu zeminde, (toprak, camur, islak, kayalik, egimli inis ya da cikis) iyi tutus saglamasi. Taban malzemesi yumusak ve yeterli tirnakli yapisiyla bu beklentiyi yeterince karsiliyor
On kisim parmaklarin rahat hareket edebilecegi kadar genis. Ayrica onden alinabilecek darbelere karsi taban malzemesi burnun ucuna kadar cikarilmis.

Bu fiyata bu ayakkabiyi amerika'ya gidip gelen arkadasin hayrina tepe tepe kullanirim bende.

20 Şubat 2013 Çarşamba

Ekmek ve Oyunlar






1926 doğumlu, halen hayatta olan Alman edebiyatının en önemli 20. yüzyıl yazarlarından sayılan Siegfried Lenz'in 1959 yılında kaleme aldığı, uzun mesafe koşucusu Bert Buchner'i anlattığı orjinal adı ''Brot und Spiele'' olan romanını, Ayşe Sarısayın ''Ekmek ve Oyunlar'' adıyla 2008'de dilimize çevirmiştir. 

Siegfried Lenz, II. Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde geçen romanında, başarıyı mutlaklaştıran modern toplumda insan varoluşuna ayna tutuyor. Lenz, yarışmanın başkalarıyla değil, kendiyle yarışmak anlamına geldiği, insanın tek rakibinin yine kendisi olduğu bir toplumun, bireyi içine düşürdüğü açmazı deşiyor. Tutunabilmek için yarış, rekabet ve mutlak başarıyı olmazsa olmaz sayan modern toplumun acımasız yönünü, daha 1950’lerde spor dünyasından çarpıcı bir örnekle gözler önüne seren Ekmek ve Oyunlar, çağdaş romanın öncülerinden Lenz’in en seçkin yapıtlarından sayılıyor

İlk sayfadaki Japon atasözü aslında tüm hikayeyi özetler. ''Yüz mil koşması gereken biri, doksanıncı milin yarısı olduğunu düşünmelidir.'' demiş japon ataları. Orta-uzun mesafe koşu tecrübesi olan hiçbir koşucu buna itiraz etmez sanırım. Roman Bert Buchner'in parlak bir kariyer sonrasında, ilerlemiş yaşlarında cıktığı 10.000m yarışının start anını anlatarak, ''Bu kez kazanmayacak. Katılması bir hataydı.'' gibi karamsar cümlelerle başlar. İlk sayfalarda start alan bu yarış, Bert'in hayatının birçok anına tanıklık eden, onu tanıdıktan sonra en yakın arkadaşı olan bir spor yazarı tarafından, ara ara geçmişe dönük olaylar, tekrar yarışa dönülerek anlatılır. Yarışa katılan 8 atletin içinde en yaşlısı olan Bert'in bu son yarışı nasıl bitirdiği son sayfaya, son cümlelere kadar taşınır.